2 Ağustos 2008 Cumartesi

YAŞASIN TATİL


Yaşasıııınn!!
Nihayet bana çok ama çok uzun gelen çalışma saatlerinden, fazlanında fazlası mesailerden sonra izine ayrıldım veee muhteşem baba evindeyim.
Gurbetten sılaya yolculuk pek uzun mesafe olmasa bile adı üstünde yolculuk işte, azıcık çileliydi. Biz Türk milletinin evvelden gelen alışkanlığı vardır hani, göçerlik var ya ruhumuzda:)) evi yanımızda taşıma psikolojisiyle kızım ve ben ne var ne yok doldurmuşuz çantalara:(( Arabaya ulaşana kadar çektiğimiz çile görülmeye değerdi vallahi. Yabancı turistleri görürüz ya, alırlar terkilerine bir sırt çantası ver elini dünya, ohh ne güzel.. Bizse kaplumbağa gibi nerdeyse bütün evi sırtımıza yükleniyoruz kardeşim, yola düşüp çile çekmeye başlayınca da pişman oluyoruz, dün akşam benim olduğum gibi.
Olsuunn, sonunda vardık evimize, bizi balkonda bekleyen annemi görünce yorgunluk falan kalmadı, sarıldık birbirimize, dert keder uçtu gitti.. Babam bize bir dolu meyveler toplamış bahçeden, tarladan. Patlayana kadar yedik, her zamanki balkon muhabbetlerimizin tadı gene aynıydı, doyumsuz..
Baba evi, ah ne güzel şey baba evinde olmak. Mutluluk bu olsa gerek, insan daha ne isterki, memleket havası, denizin kokusu, hırçın dalgalar, serin rüzgarlar, balkonlarda komşular, her balkon kanatlanıp uçacakmışçasına renk renk şemsiyelerle bezenmiş, hoş selamlaşmalar, sardunya saksıları...Muhteşem kelimesi az kalır tüm bunların bana verdiği huzuru anlatmak için.
Güneyde insanlar sıcaktan yanarken, biz burda hafifçe serin havanın kucağında yazın tadını çıkarabiliyoruz. İyi ki Akçakoca'lıyım, iyi ki Diapolis'liyim. iyi ki Karadenizliyim ve yine iyi ki bu güzelliklerin içinde büyüdüm, Alah'ım ne kadar şanslıyım.
Sonra görüşmek ümidiyle hoşçakalın, ben kendimi dalgaların kucağına bırakmaya
gidiyorum.Karadeniz'in beyaz dalgalarına.:)
Büyük Çilli Begonya

Hiç yorum yok: