31 Temmuz 2008 Perşembe

öbür kız kardeşin masalı

evet, ablamın da anlattığı gibi iki afacan sokaklarda, deniz kenarlarında geze toza çocukluklarını geçirmişler. yapmadıkları yaramazlık, kırmadıkları cam kalmamış. fakat çok geçmeden birşeylerin eksik olduğunu fark etmişler... ellerindeki sopaları yollara sürte sürte gezerken düşünmüşler taşınmışlar ve bulmuşlar eksiğin ne olduğunu: BEN!!!
kendilerinin nereden geldiğini öğrenmekle başlamışlar işe, annemin yanıtı basitmiş; tabii ki derenin kenarındaki çamurların arasından! 
'eh madem bu kadar kolay, hemen başlayalım' deyip koyulmuşlar işe... ellerinde birer uzun sopa, dere kenarındaki çamurları, tozu toprağı karıştırmışlar uzun zaman. bu sırada diğer seçenekleri değerlendirmeyi de ihmal etmemişler tabii, eh uyanık çocuklar! yakınlardaki bir yurttan kardeş alma vs. gibi seçenekleri değerlendirirken bir yandan da anneme bol keseden vaat dağıtıyorlarmış:

-ben harçlığımdan artırır, oyuncak alırım!

-ben okula gitmeden önce mamasını veririm!

-ben altını temizlerim!

annem tabii bu küçük veletlerin sözüne kanar mı? Direnmiş durmuş bu gereksiz kardeş fikrini kafalarından atmak için... günler geçmiş, belki de yıllar... ne bu iki afacan kardeşten vazgeçmiş, ne anne-babaları inatlarından. ama işte canı sıkılan kader, evinde ağlarını örmekle vakit harcarken bir çorap da bizimkilere örmüş. ilk çocuklarından tam 12 yıl sonra yeni bir bebeği ördüğü çoraba saklayıp bırakmış dere kenarındaki çamurların arasına...


Hiç yorum yok: