Bir nehire düşmüş yüzen sonbahar yapraklarını sembolize eden bu wagashi, bir tür jöleden elde edilmiş. en üssteki jöle tabakasının içinde farklı renklerde hazırlanmış yaprak biçimli jöle parçaları bulunuyor. Orta katman, kırmızı fasulye hamuru ve jöle karışımından yapılmış. En alttaki beyaz katman ise yine jöleyle karıştırılmış bir tür pirinç lapası. "Domyoji-ko" denilen bu en alttaki karışım için -özel olduğunu sandığım- bir pirinç cinsi yıkanıp suda bekletildikten sonra, buharlandırılıyor, ardından kurutuluyor ve dövülüyor. Bu pirinç tozu, jöleye ağızda dağılan bir doku veriyor. Adı da, bu tozun ilk hazırlandığı yer olan Domyoji Tapınağı'ndan geliyor.
Bu wagashi ise, yine sonbahar yapraklarını sembolize eden bir nerikiri. Daha önce de adı geçen bu türün ana maddesi tatlı beyaz fasulye ve kimi zaman daha yumuşak ve pürüzsüz olmasını sağlamak için bir tür pirinç hamuru olan "mochi' ile karıştırılıyor. Marzipan benzeri bir hamur.
Üstteki ise Japonların çok sevdiği bir meyve olan hurmayı sembolize eden bir nerikiri. Ablam da çok sever hurmayı, malzemeler olsaydı babamın sepetlerce topladığı hurmalar olgunlaşana kadar hurma biçimli nerikiriler yapar, oyalardım onu :) çünkü onun için hurmaların olgunlaşmasını beklemek zor :)
Öğrendiğime göre Japonlar da en az ablam kadar seviyorlarmış hurmayı. Kaki dedikleri bu meyvenin ağacından Tokyo gibi gelişmiş bir kentte bile bir dolu varmış ve buradaki gibi sonbaharın vazgeçilmez sembollerinden biriymiş. Hatta bununla ilgili "Günde bir hurma doktoru uzak tutar" ve "Hurmalar kızardığında doktorlar morarır" gibi birkaç atasözleri bile varmış.
Yine sonbahara, eylül ayına özgü bir wagashi daha, krizantem veya kasımpatı. Üstte gördüğünüz krizantem formlu wagashi, tam bir sanat eseri bana göre. Tatlı türü filan diyemeyeceğim, bildiğin bir uzmanlık eseri. İşte bu sanata da "Hasami-giku" deniyormuş. “Hasami" makas anlamına, "giku" ise krizantem anlamına geiyormuş. Çiçeğin kaç yaprağı olacağı gibi biçimsel öğeler kurallarla belirliymiş, Kafanıza göre de biçimlendiremiyorsunuz yani, tam bir ayrıntıcı Asya geleneği. Yukarıdaki wagashinin hamuru nerikiri. Bütün krizantemler bu şekilde yapılmıyor tabii, daha mütevazilerini de bulmak mümkün.. Aşağıda öyle bir örnek de var, buna mütavazi diyebilirsek tabii :)
Aşağıdaki wagashinin ise ilk bakışta neyi temsil ettiğini anlamak zor ama o da bir sonbahar wagashisi. Bu, sonbaharda, kuru otlar arasında ötüşen böceklerin seslerini temsil ediyor. Japonlar buna "mushi no ne" diyorlarmış. İki kahverengi çizgi, bir Japon otunu temsil ediyor (Japanese silver grass), ortadaki çörek otu da cırcır böceğini. Wagashinin türü ise: Manjuu. Un, pirinç tozu ve karabuğday karıştırılarak elde ediliyor, içi ise genelde tatlı fasulye hamuru dolgulu.
Benim en çok hoşuma giden sonbahar wagashilerinden biri ise tavşanlı olan oldu. Eylül ayında yapılan bu wagashi, Eylül ayının ortasında oluşan dolunayda yaşadığına inanılan -Çinliler'e göre ölümsüzlük iksiri hazırlamakla, Japonlara göre ise mochi yapmakla meşgul olan- tavşanı sembolize ediyor. İşte o tavşan:
İşte sonbahara özgü başka bir form daha: Kikyo, yani su sümbülü. Çok zarif görünüyor, yemeye kıyamaz insan...
Sonbaharın bizim için de vazgeçilmez sembollerinden biri olan kestane, sonbahar wagashilerinde, özellikle ekim ayında tercih edilen başka bir form. işte bir örneği: